İlgililerin bilgisiz, bilgililerin ise ilgisiz olduğu, ülkemizde az bilinen ya da karıştırılan önemli bir konu; mülteci, sığınmacı, ve göçmen, kaçak göçmeni tanımlayan kavramlardır. Nedir bu mülteci, sığınmacı, göçmen, kaçak göçmen... Başlarına gelenler, zor yaşam koşulları, geçirdikleri depresyon ile bilmediklerimiz veya hakkında tam olarak hiçbirşey bilmeyip de zan ettiklerimiz.
Mülteci ile Sığınmacı Arasındaki Farklar
Birbiri ile karıştırılan ve sıklıkla birbirleri yerine kullanılan iki kavramdır, mülteci ve sığınmacı. Oysa, uluslararası literatürdeki “refugee” kavramı Türkçe’ ye “mülteci”, “asylum seeker” kavramı ise “sığınmacı” olarak tercüme edilmiştir. Zaman zaman birbiri yerlerine kullanılsalar da, bu iki kavramın taşıdığı anlamlar aynı değildir. Mülteci kavramı, mültecilik statüsünü “de jure” yani hukuken elde etmiş bir yabancı için kullanılmalıdır. Sığınmacı ise, mültecilik statüsü incelenen ve bu nedenle kendisine geçici koruma sağlanan kişi anlamına gelmekte olup, “de facto (fiili) mülteci” olarak ta adlandırılabilir. Özetle mülteci, 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuksal Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ nin tanıdığı bütün haklardan yararlanan kişi, sığınmacı ise hakkında mültecilik statüsü ile ilgili yapılan çalışmalar henüz karara bağlanmamış yabancı kişi demektir.
Mülteci ile Ülkesinde Yerinden Edilen Arasındaki Farklar
Bir kişi ancak uluslararası bir sınırı geçtiği zaman yani yabancı olduğunda mülteci olur. Ülkesinde yerinden edilen kişi ise, kendi ülkesinin sınırları içerisindedir. Aralarındaki fark kaçma nedeni ile ilintili değildir. Mülteciler ile ülkesinde yerinden edilenler arasında hem teknik hem de hukuki bir farklılık bulunmaktadır.
Mülteci ile Göçmen Arasındaki Farklar
Göçmenlerin aksine mültecilerin ülkelerini terk etmeleri kendi isteklerine dayanmaz, ülkelerini terke mecbur kalırlar. Oysa göçmenler, ekonomik çıkarları için ya da hayat standartlarını yükseltmek için başka bir ülkeye gitmişlerdir. Bir ülkedeki göçmenler ile mülteciler arasındaki en büyük fark ise, göçmenlerin mültecilik statüsü için gerekli olan kriterlere sahip olmadıklarından mülteciler için geçerli olan uluslararası korumadan yararlanamıyor olmalarıdır.
Mülteci nedir, kimdir?
Mülteci diye tanımlanan kişi; ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce, afet ya da ulusal kimliği nedeniyle kendisini baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağını düşüncesi ile ülkesini terkedip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi o ülke tarafından 'kabul' edilen kişidir.
Sığınmacı nedir, kimdir?
Sığınmacı ise; Yukarıdaki nedenlerden dolayı ülkesini terkeden ve henüz sığınma talebi, kaçtığı ülkenin yetkilileri tarafından 'soruşturma' safhasında olan kişidir. İskan Kanunu Madde 3/3'e göre "Türkiye'de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir".
Türkiye”de yerleşmek maksadile dışarıdan münferiden gelmek istiyen Türk soyundan meskün veya göçebe ferdler Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekilliğinin mütalaası alınmak şartile Dahiliye Vekilliğinin emrile ve müçtemian gelmek istiyen Türk soyundan meskün veya göçebe ferdler ve aşiretler ve Türk kültürüne bağlı meskün kimseler işbu kanunun hükümlerine göre Dahiliye Vekilliğinin mütaleası alınmak şartile Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekilliğinin emirlerile kabul olunurlar. Bunlara muhacir denir.
Göçmen nedir kimdir?
Göçmen; mülteci tanımında bulunan nedenlerin dışında, çoğu zaman ekonomik gerekçelerle, ülkesini gönüllü olarak terkederek başka bir ülkeye, o ülke yetkililerinin bilgi ve izni ile yerleşen kişidir.
Kaçak göçmen nedir, kimdir ?
Kaçak göçmen; gittikleri ülkenin otoritelerine kendilerini bildirmeden veya iznini almadan o ülkede yaşayanlardır.
Vatandaş nedir?
Kanunlar kapsamında bir devlete hukuki bağı olma statüsüne sahip olan kişidir.
Vatansız nedir?
Bir kimsenin kanunlar kapsamında herhangi bir devlete hukuki bağını sağlayacak statüye sahip olmaması durumudur.
Ülkesinde Yerinden Edilen nedir?
Kişilerin kendi ülkeleri içerisinde istekleri dışında yer değiştirmesidir. Rıza dışılığa, doğal ya da insanı felaketler ve silahlı çatışmalar gibi pek çok sebep neden olabilir.
Türkiye'deki yükümlülükleri nelerdir?
Ülkelerini terk etmek zorunda kalan İran ya da Iraklılar sınır komşusu olmanın getirdiği avantajla Türkiye'ye kolaylıkla geçerler. Türkiye'ye yasal yollardan giriş yapanlar girdikleri sınır kapısının valiliğine, yasal olmayan yollardan giriş yapanlar ise giriş yaptıkları yerin valililerine en geç 15 gün içinde baş vurmakla yükümlüdürler.
Aksi taktirde kaçak göçmen olarak kabul edilirler ve yakalandıkları zaman sınır dışı edilerek ülkelerine teslim edilirler. Gerekli başvuruyu yapanlar ise Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (BMMYK) gönderilirler. Böylece de uzun ve zorlu bir süreç başlamış olur.
Süreç nasıl işler?
Yüksek Komiserlik tarafından kayda alınan kişiler; mülteci olduklarını yani ekonomik ya da turistik nedenlerle değil de gerçekten ülkelerinde yaşayamadıkları, tehdit altında oldukları dil, din, siyasi görüş, etnik farklılık ve cinsiyetlerinden dolayı kendilerini güvende hissetmediklerini belgelerle ispat etmek zorundadırlar. Aksi halde durum ret ile sonuçlanacaktır.
Hiçbir korumaya sahip değiller
Bunun için görüşmeler yapılır, dosyalar oluşturulur ve karar beklemeye başlanır. Bazı durumlarda iki seneyi bulan bu süre zarfında sığınmacı, Türkiye tarafından kendisine gösterilen bir Orta Anadolu kentinde yaşamak zorundadır. Ekonomik ve sosyal hiç bir korumaya sahip değildir. Her gün Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesine giderek 'orada olduğunu' belirtmek için imza atmak zorundadır, şehri terk edemez, gece 24'ten sonra sokağa çıkamaz. Kaçarken yanında getirebildiği para ile belirsiz bir süre boyunca geçinmek zorundadır.
Çoğu gemilerini yakarak ülkesini terk etmiş bulunan sığınmacıların, her an başvurularının kabul edilmeyeceği korkusu ile geçen bu sürede yapabilecekleri tek şey beklemektir.
Çoğu depresyon geçirir (Psikolojik yönleri)
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı ve BMMYK'nin beraberce yürüttükleri bir eğitim projesi sırasında karşılaştığım İranlı ve Iraklı sığınmacıların çoğu en hafif tanımı ile depresyon geçirmekteydi. Psikolojik yardıma ihtiyaçları vardı. 2-3 ailenin ortak paylaştığı evlerde bir odada 4-5 kişi yaşamak zorunda kalan sığınmacılar için bu süreç mülteci statüsünü kazanmakla da sona ermiyor.
İki seçenek, sonuç ..
Mülteci olduklarını ispatlayamayanlar için iki seçenek var. Ya kaçtığı ülkeye iade edilmek ve bunun ekonomik, hukuki, sosyal sonuçları ile boğuşmaya devam etmek (tabii hapsedilmez ya da idam edilmezse)yani sıfırdan başlamak, ya da kaçarak şansını denemek. Kaçak yollardan başka ülkelere gitmek için Türkiye'yi bir istasyon gibi kullanan insanların dramlarına giderek artan sıklıkta tanık oluyoruz.
Bekleyiş ..
Ama mülteci olduklarını kanıtlayanlar için bu sefer de buradan gönderilecekleri ülkenin elemelerini geçme ve işlemlerin tamamlanmasını bekleme süreci başlıyor. Çünkü Kanada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İsveç, Norveç ve Avustralya olmak üzere 5 ülke bu statüdeki yabancıları ülkesine kabul ediyor. Hepsinin yaş, eğitim, cinsiyet, sağlık vb. konularda tercihleri var. Bu tercihlere göre uygun ülkelere sevk ediliyorsunuz. Sığınmacının gideceği ülkeyi belirleme hakkı yok. İşte bu süre de bazen 1-1.5 yılı buluyor. Böylece bir sığınmacının Türkiye'deki serüveni (yasal prosedürde) 3 yılı aşabiliyor.
Toplum ile iç içe ..
Bu insanlar yanı başımızda yaşıyor. Çok zor koşullardalar. Yeterli beslenemiyor, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayamıyor eğitim göremiyorlar.
Vicdan, resmiyet, masumiyet ..
Yukarıda sözünü ettiğim proje sırasında; "Hayırlı insanlar olsa ülkelerini terk etmezlerdi, ne diye onlara zaman ayırayım " diyen doktorlar, sığınmacıların sorunlarına yakından tanık olduğu için vicdanı ile resmi prosedür arasında sıkışıp kalmış ve bu yüzden görevden alınmayı ya da istifa etmeyi talep eden polisler, bu insanlara biçki dikiş ya da el becerileri, müzik resim kursları açmak istediği için soruşturma geçiren halk eğitim merkezi öğretmenleri ile karşılaştım.
Yaşam zorlukları ..
Kaçak çalışmak zorunda kalan ve bir marangozhanede hamallık yaparken iş kazası geçiren bir İranlı mühendisin gözlerindeki aşağılanma ve çaresizliği, 2 yıl konteynırdan bozma 2-3 metrekarelik bir kulübede karda kışta yarı aç yarı tok yaşamak zorunda kalan ama bir türlü İranlı muhalif bir sol 'gizli' örgütün üyesi olduğunu ispatlayamayan Kürt gencinin gözlerindeki inat ve direnci aynı anda gördüm. (Kürt genç daha sonra Avrupa'dan bana selam gönderdi).
Kimse yerini yurdunu kolay kolay terk etmez, köklerini bırakıp her şeye sıfırdan başlama kararı kolay verilmez. Yanı başımızdaki yabancılara bir de bu gözle bakmaya ne dersiniz..!
İlk Yorumu Sen Yap